24 Aralık 2011 Cumartesi

Bir Ankara Belediyesi: Melih G.

Hani çok yorgun olursunuz da uyuyamazsınız ya Melih Gökçek’ten bahsetmek de böyle bir şey. Anlatacak o kadar çok şey varken lafa nereden başlasanız bilemiyorsunuz…

O nedenle işbu yazıda sadece “vur deyince öldüren bir siyasi figür olarak Melih Gökçek sorunsalı” üzerinde durulacaktır.

***

Başkan’ın hizmetleri sayısız: Üst geçitler, sonra üst geçitler sonra alt geçitler ve alt geçitler… Melih Gökçek’ten önce Ankara’nın en büyük sorunu karşıdan karşıya geçmekti.

Ankara’ya getirdiği en büyük yenilik, şehrin Anadolu takımlarının teknik direktörleri gibi sürekli değişen amblemleri oldu. Hitit Güneşi ile alıp veremediği nedir asla bilinemedi.

Belediyenin basamaklarından yola koyulup, gün gelip de başbakan olma sevdasından aynı fikrimin Sarıgül’ü gibi asla vazgeçmedi. Kaybettiği tek nokta, Ankara’da o kadar ünlünün ölmemesiydi.

Bu yolda yöntemleri hep bilindik ama işin içinde o olduğundan sıradışıydı.

Melih Bey ve Oğulları

Başkan’ın, futbolcu Melih Gökçek Wederson’u saymazsak iki oğlu var: Ahmet ve Osman. Ahmet ile futbolun iktidar gücünden yararlanmak adına şehrin iki futbol takımının başına geçti; biri ligden ihraç edildi diğeri tasfiye edilmek üzere.  

Osman ile Rasim Ozan’ın üzerine yapılan Beyaz TV’yi kurdu, iktidara yakın ama güzel bir orta gelirse de kaçırmayacak bir seyir izleyen kanalın şike davasına verdiği tam destek, Başbakan’a çarpınca aynen cemaat gibi nasıl çark edeceğini bilemedi. Şimdi önlerindeki maça bakıyorlar. Siz de bkz. belediye seçimleri.      

***

Melih Başkan ömrünü yiyen bu girişimlerden hiçbirinde twitter’da bulduğu huzuru bulamadı. Hem akarı kokarı, internet faturası dışında masrafı yoktu. O kadar çok sevdi ki akşamları belediyenin basın müşavirini, hukuk danışmanını, özel kalemini, avukatını yanına alıp gece 3’lere kadar tweet ve gülücük attı.        

"Bütün samimiyetimle söylüyorum Twitter'a girdiğim için inanılmaz mutluyum. Çünkü Twitter'da kendimi anlatabiliyorum.  Twitter bu çağın teknolojisi. Obama, ABD Başkanı olmuşsa Twitter sayesinde olmuştur. Niye? Çünkü derdini anlatabilmiştir. Benim gibi diyalog kurabildiğini de sanmıyorum. Sadece mesajlar vererek bunu yaptı. Ben mesaj vermenin ötesinde tartışıyorum. Kimileri bana kızıyor ama kızanlar da bile, ‘size kızsak da sizin gibi her soruya cevap veren başka siyasetçi yok' diyorlar.” (melihgokcek.com)

Melih Başkan'ın şu dünyada haz etmediği tek kişi eskiden Emin Çölaşan’dı. Ondan kazandığı davaların parasıyla Kızılay’da döner ayran dağıtırdı. Şimdi twitter’ın da devreye girmesiyle Melih Başkan’ın dünyası, vizyonu değişti, o ulus devletçi yazarlarla atışmayı bırakıp dünya siyasetine el attı. Yeni hedef belliydi, yöntemlerse başkana özgü...


Sarkozy’e ilk defa Ankara ziyaretinde uçaktan sakız çiğneyerek indiği anda taktı. Haklıydı da, sonuçta Fransızlardan öğrendiğimiz bir adab-ı muaşeret vardı. Ben açıkçası Sarkozy’i Rocky Balboa’ya benzettiğim için pek umursamadım hatta yakışıyordu da kerataya. Ama Melih Gökçek’te fil inadı vardı ve onu Ankara’nın çıkışında yakaladı. Sarkozy’nin konvoyu görününce sakızı ağzına attı ve o görsün diye bir şişirip patlatmadığı kaldı.

Ama hırsını alamamıştı. Sonra devreye Fransız Parlamentosu’nun Ermeni Soykırımı’nı tanıyan kararı girince kafasında günlerdir kurduğunu açıkladı: Fransa Başkonsolosluğu'nun karşısına bir Cezayir Anıtı dikecek ve anıta koyacağı tuşla bütün gün Cezayir Milli Marşı çalacak ve orada çalışanların dinlemesini sağlayacaktı. Melih Başkan yine harika bir fikirle bu diplomatik skandala da en iyi cevabı vermişti. Şimdi onun bu tür huylarını bilen Ankaralılar, aynı tavrı soykırımı tanıyan Uruguay, Kıbrıs Rum Kesimi, Rusya, Kanada, Yunanistan, Lübnan, Belçika, İtalya, Vatikan, İsviçre, Slovakya, Hollanda, Polonya, Almanya, Venezuella, Litvanya ve Şili konsoloslukları karşısında da sürdürüp şehir trafiğini tıkaması konusunda endişeliler. 

AKP’nin ilk kurulduğu zamanlarda en az Tayyip Erdoğan kadar popüler olan Melih Gökçek, Demokrat Parti’ye geçmişti ve ekranlarda zuhur ederek, partisinin birçok projesi olduğundan AKP’nin ise sadece vaatlerden bahsettiğinden dem vuruyordu. Sonrasında çark etme sanatını incelikle işleyerek geçtiği AKP’de, bu tür şeyleri asla unutmayan ve denge siyasetini çok iyi bilen Erdoğan’ın gazabına uğraması yakın. 
Eğer o gün ertelenmez ve yine kadrolu Ankara Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Murat Karayalçın ile bir kez daha karşılaşırsa Melih Gökçek Ankara’yı demir ağlarla örmeye, sürekli bürokratik ve soğuk yüzünden dem vurulan şehrin en neşeli, nüktedan kişisi olmaya devam edecek, yok ertelenirse başkanın daha sonraki planları ile ilgili olarak aklından neler geçtiğini anlamak için onu Fringe'teki Doktor Bishop’un kazanına sokup bakmak gerekecek. O da belki...



Hiç yorum yok: